6-8 Ekim Filmi Eleştirisi ve Seçimler
Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.
6-8 Ekim filmini izlemeyenimiz yoktur. Varsa da lütfen izlesin. Hassas olduğu için izlemeyen varsa da izlesin zira film dediğimiz gerçeğinden daha etkileyici olur, öyle değil mi? Ancak 6-8 Ekim filmi o duyguyu, o hüznü ve vahşeti tam olarak yansıtamamış.
Mesela Ashab-ı Kehf’i izlerken aslında bizim düşünemediğimiz, bilmediğimiz ama olası detaylar da filme eklenmiş ve film bu yönüyle çok zengin olmuştur. Ancak 6-8 Ekim filmi bırakın o duyguyu hissettirmeyi, birçok yönüyle eksik kalmış. Bütün bunları filmi eleştirmek maksadıyla söylemediğimizi baştan belirtelim.
Yasin Börü ve yarenlerinin, sığındıkları eve varıncaya kadar ellerinden poşetleri düşürmediklerini biliyoruz. Ancak filmde sadece birilerinden kaçan birkaç genç olarak gösterilmişler, ellerinde et poşeti bile yok. Her şeye rağmen o etleri bir yerlere bırakmadan taşımak, sorumluluk bilincinin zirvesidir. Ümmetin malı çünkü o, zarar görmemeli. Bizim yiğitlerimiz bu uğurda canını dahi verse emanet sağlam kalmalı idi.
Senaryonun tamamı, olayı Yasin Börülerle yaşayan arkadaşları Yusuf Er’in anlattıklarından bile oluşsa, film daha etkileyici olurdu. Filmde aykırı veya yalan yanlış bölümler var demiyoruz. Film kurgu ve senaryo, oyuncular ve dizayn açısından çok eksikti; onu belirtmeye çalışıyoruz.
Filmde o kan içici zalimlerin, Yasinlerin peşine düşmesinin sebebi de zorlama bir yorumla verilmiş. Teröristler birine saldırıyormuş. Yasinler de “O suçsuz!” demişler de o yüzden hedef olmuşlar. Yapmayın yahu! O hain, katil, zalim ve canilerin Yasinlerin canına kast etmesi için sebebe mi ihtiyaçları var?
Kurban Bayramı havası, kurban kesimleri, ne kadar da olsa bayramın verdiği huzur ve hemen ardından gelen saldırılar, şehirlerin kana bulanması, Yusuf Er’i katletmeyip sağ bırakmaları ve “Sen bu yaşadıklarını anlat da cümle aleme ibret olsun…” demeleri… Yusuf’un amcasının Yusuf’u kurtarmak için “Hewal siz onu bana bırakın.” demek suretiyle yeğenini zalimlerin elinden kurtarması… Bunların hiçbiri yoktu filmde.
Oynanan senaryoda, bu gençlerin İslami kimliklerinden dolayı katledildiklerine dair bir ibare bile yoktu. Halbuki onlar o süreçte sakallı ve dindar herkesi gözlerine kestirmiş, en büyük vahşeti de bu gençlerimize reva görmüşlerdi. Hani neredeyse bir kuş dile gelip “Allah” dese, ona bile en ağır işkenceyi yapacaklardı.
Bunları niye anlattık? İki gün sonra sandığa gittiğimizde meselenin o filmdekinden çok daha ileri boyutta olduğunu, ellerine imkân geçerse ülkenin altını üstüne nasıl getireceklerini, -Allah’ın izniyle olmaz da– iktidara gelirlerse Müslüman halka nasıl kan kusturacaklarını hatırlatalım diye. Rabbim zalimlere fırsat vermesin. Bu ülkenin namuslu, dürüst ve iyi insanlarını her türlü kötülükten muhafaza buyursun.
Sezgin Özbay